Her ebeveyn, çocuğunun gelişim yolculuğunda onunla en doğal şekilde iletişim kurmayı hayal eder. İşitme engeli tanısı alan çocukların aileleri için bu süreçte bazı ek adımlar atmak gerekebilir. Peki, işitme engelli bir çocukta dil ve konuşma gelişimi nasıl desteklenir?
Bebekler aslında inanılmaz bir dil ve konuşma edinim kapasitesiyle doğarlar. Yaşamlarının ilk yıllarında, çevrelerinden duydukları sesleri ve dilleri kendiliğinden "keşfederler". Örneğin, bebekler ilk başlarda insan türünün üretebileceği neredeyse tüm konuşma seslerini mırıldanırken, zamanla işitme duyularını kullanarak sadece kendi ana dillerinin seslerini seçmeye ve üretmeye başlarlar ve bunu onlara kimse öğretmez!
İşitme engeliyle doğan çocuklarda da ilk yıllarda doğal bir dil edinim çabası gözlenir. Ancak yeterince işitsel uyaran alamadıkları için, bu otomatik ve kritik dil edinim süreci ne yazık ki sekteye uğrar ve zamanla bu "edinim avantajı" kaybolur. Bu nedenle, doğuştan işitme engelli çocuklarda erken teşhis ve uygun cihazlandırma (işitme cihazı veya koklear implant), tüm eğitim ve terapilerden çok daha büyük bir öneme sahiptir. Üstelik ülkemizde çok yüksek maliyetli, ameliyatı yüksek beceri isteyen ve hayat değiştiren koklear implant dahi sosyal güvenlik kapsamında ücretsizdir.
Dil ve konuşma terapisi, işitme engelli çocukların bireysel ihtiyaçlarına göre şekillenir ve genellikle iki ana başlık altında ele alınır:
İşitme engelinde konuşma terapisi, genellikle çocuğun dinleme becerilerini arttırarak sesleri işitsel olarak ayırt etme, ses bilgisel farkındalık kazanma (konuşmanın ses yapısını anlama) ve sesleri doğru üretme (artikülasyon) becerilerine odaklanır. Terapinin hedefleri, çocuğun mevcut işitme seviyesine, kullandığı cihaza ve ne kadar iyi duyabildiğine göre belirlenir.
Örneğin, bazı tiz sesleri duymakta zorlanan bir çocuğun, o sesleri kelimelerde doğru ve kendiliğinden kullanması beklenmeyebilir. Bu durumda amacımız, öncelikle çocuğun duyduğu sesleri üretmesini sağlamaktır.
İşitme engelinde dil terapisi, çocuğun ne kadar işittiğinden çok, ne zaman cihazlandırıldığına ve ne zamandır yeterli işitme girdisi aldığına bağlıdır.
Olabildiğince erken, yani dil edinim döneminde cihazlandırılan bir çocuğun dil terapisinde amaç genellikle gelişim sürecini hızlandırmaktır. Bu durumda, çocuğun doğal dil girdisini yapılandırmak, aşamalandırmak ve yoğunlaştırmak ana hedeftir. Çocuk bu girdileri neredeyse kendiliğinden işleyecek ve yeni bağlamlara genelleyerek hızla gelişim gösterecektir.
Kritik dönemde yeterli işitme girdisi almamış çocuklarda ise süreç, yetişkinlerin yeni bir yabancı dil öğrenmeye çalışmasına benzer. Bu çocuklarda öncelikli amaç, en kısa sürede temel günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar işlevsel sözcükler "öğretmek" ve onları anlamlı sözel iletişim kurmaya teşvik etmektir. Bazen çocuğu sadece el işaretleri yapmak veya anlamsız sesler çıkarmak yerine, sözcükler kullanarak iletişim kurmaya ikna etmek dahi gerekebilir.
Elbette her çocuk farklıdır ve bazı çocuklar sınırları zorlayarak oyunun kurallarını değiştirebilirler. Bu nedenle terapilerde bazen işitme dışındaki duyu ve yetenekleri kullanmak da gerekir. Kişisel terapistlik serüvenimde dahi böyle çocuklarla deneyimim oldu. Örneğin erken cihazlandırıldığı halde çok az duyan bir danışanımın, implantını görmediğiniz sürece, işitme engelli olduğunu anlamak çok zordu, çünkü artikülasyonu kusursuz, sözcük dağarcığı çok geniş ve dudak okuma becerileri çok iyiydi.
Bu beklenmedik sonucu işitme duyusuna değil, zekasına, artikülatör hareketlerinin farkındalığına, azmine ve annesine borçluydu.