Bu başlık altında bahsedilen kekemelik, literatürde "Gelişimsel Kekemelik" olarak geçen ve tüm kekemelik vakalarının en az %95'ini teşkil eden kekemeliktir.
Kekemelik terapisini dil ve konuşma terapisti verir. Dil ve konuşma terapisti, üniversitelerimizin dil ve konuşma terapistliği bölümlerinde lisans veya yüksek lisansını tamamlayan sağlık meslek elemanıdır.
Toplumun %1 ila 2 sinde görülen, yaygın bir bozukluktur.
Kekemelik, tekrarlayan hareketler ve dudak, dil, ses telleri gibi konuşma organlarının (artikülatörler) istemsiz gerilimleri ile konuşmayı kesintiye uğratan bir iletişim bozukluğudur.
Kalıtsal olduğundan ve konuşma üretimini destekleyen nöral aktivitelerde yaşanan sorunlardan kaynaklandığından şüphe duyulmamaktadır.
Kekemeliğin başlangıç düzeyi ve ileri düzey (inatçılaşmış, ısrarcı vb.) kekemelik diyebileceğimiz iki aşaması vardır.
İlgili kalıtsal materyali taşıyan çocuklar genellikle 3 yaşında kekelemeye başlarlar.
Bu çocukların %90'ı ilk 6 ayda kendiliğinden kekelemeyi bırakır. Kekelemeyi kendiliğinden bırakma ihtimali yetişkinlikte dahi vardır ancak nadir görülür.
Konuşma organlarında kas geriliminin eşlik ettiği tekrar, uzatma ve blok (tıkanma) olmak üzere 3 evrensel kekemeliğe özgü davranış vardır.
Konuşma organları dışındaki (kol, bacak, gözler vb.) gerilim ve hareketler ile konuşma organlarıyla yapılan ancak konuşma amaçlı olmayan hareketler kekemelik davranışı değil, kekemeliğe eşlik eden ve bireye özgü alışkanlıklardır.
Bunlara ikincil davranış denir. İkincil davranışlar kekemeliği aşma çabasının sonucudur. Dolayısıyla ikincil davranışların varlığı, kekemeliğin tüm aşamalarının tamamlandığına, bireyde kekemeliğe dair olumsuz farkındalık oluştuğuna ve kekemeliğin kökleştiğine işaret eder.
Kekeme çocukların büyük çoğunluğunda kekemelik, dikkat çekmeyen, kas geriliminin çok az olduğu sözcük, hece ve ses tekrarlarıyla başlar, gerilim arttıkça ses uzatmaları gelir ve sonunda da tıkanmalar başlar. Nadir durumlarda ise üç kekemelik davranışı birden, aniden ortaya çıkar.
6 yaşından önce Lidcombe programı ile yapılan müdahalenin, kekemelik üzerinde kalıcı etkisinin (yani kekemeliğin geri dönmememe ihtimalinin) çok yüksek olduğu kanıtlanmıştır.
Kekemeliğe erken müdahale yöntemleri arasında en güçlü araştırma kanıtlarına dayanan program Lidcombe'dur. Bu programın hedefi, başlangıç düzeyi kekemelik yaşayan çocukların kekemeliğini sıfır veya sıfıra yakın bir seviyeye kalıcı olarak düşürmektir. Bu dönüşümün beynin kendini yeniden yapılandırma yeteneği (plastisite) ile ilgisi olduğu düşünülmektedir.
Bazı klinik çalışmalar Akıcılık Biçimlendirme Terapisi alan yetişkin bireylerde dahi beynin kendini yeniden yapılandırma yeteneği ile ortaya çıkan kalıcı dönüşümlere dair güvenilir veriler içerir.
6 yaşından sonra yapılan müdahalelerde kekemeliğin "geri dönmeme" ihtimali düşüktür. Bu nedenle 6 yaşından sonra yapılan müdahalelerde amaç çoğunlukla kekemeliği kontrol etmeyi öğrenmek ve kekemeliğin yarattığı kaygıları yönetebilmektir.
Kız çocukları hem kendi başlarına hem de terapi desteğiyle kekemeliği kontrol etmede daha başarılıdır.
Kontrol edilemeyen kekemelik kaygıyı, kaygı da kekemeliği artırır ve böyle gider.
Kekemelik özü itibariyle dalgalı seyreder.
Henüz ilacı veya ameliyatı veya gen tedavisi yoktur.
Aşağıda kekemelik hakkında sıklıkla sarf edilen bazı iddialar yer alıyor. Bu iddiaların yaygınlaşmasının bir nedeni kekemelik hakkında yeterli toplumsal bilincin oluşmaması olsa da en azından bir kısmının çıkar sahiplerince bilinçli olarak yayıldığı çok açıktır.
Kekemelik hastalık değildir, tedavi edilemez ancak çözümsüz de değildir.
Çoğunlukla büyüyünce geçen bir bozukluk değil, büyüdükçe büyüyen bir bozukluktur.
Kekeme olmak, kekeleyerek konuşmak zorunda olmak değildir.
"Bazen çok takılıyor bazen hiç takılmıyor" ifadesi sadece başlangıç düzeyindeki kekemeler için tam doğru olabilir. Yerleşmiş kekemelikte durum dalgalı biçimde az veya çok takılmaktır.
Heyecandan kekelenmez, kekeleme korkusuyla heyecanlanılır. Kekemeler kekeme olmayanlardan daha heyecanlı değildir.
Herkes biraz mavi gözlü, biraz diva veya biraz disleksik olmadığı gibi, herkes biraz kekeme de değildir.
Psikolojik bir rahatsızlık değildir, çözümü de psikoterapi değildir.
Kaygı ve psikolojik travmalar kekemeliğe neden olmaz. DSÖ anketleri, dünya nüfusunun üçte birinden fazlasının çocukluk çağı travması yaşadığını göstermektedir. UNICEF'e göre ise dünya genelinde 5 yaşın altındaki 10 çocuktan 6'sı düzenli olarak ebeveynleri veya bakıcıları tarafından fiziksel ceza ve/veya psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Oysa kekemelerin tüm nüfusa oranı sabit bir şekilde %1-2 dir.
Bir nefes ve solunum sorunu değildir. Kekeme bireylerde solunum hastalıklarının görülme sıklığı kekeme olmayan popülasyonla aynıdır. Kekemeler de dinlenme halinde soluk alıp verirken kekeme olmayan bireyler kadar diyaframlarını kullanırlar, bu yeti doğuştan gelir.
Kekeme bireylerin neredeyse hiçbiri şarkı söylerken, kendi kendilerine dua ederken, bebeklerle ve çiçeklerle, evcil hayvanlarıyla "konuşurken", ritmik sayarken, önceden ezberlenen bir şeyi koro halinde söylerken kekelemez ve bu bir mucize değildir. Çünkü kekemeler sadece "gerçek diyaloglar" sırasında kekeler.
Anne babanın çocukla iletişimi kekemeliğin ilerleyişini engellemede ve kekemeliğin kontrolünde önemli olsa da kekemelik anne babanın çocukla veya birbirleriyle kurduğu yanlış iletişimden kaynaklanmaz.
Klinik deneyler, belirli yöntemlerle 6 yaşından önce yapılan terapiler ile çocukların hiç veya neredeyse hiç kekelemeden konuşmayı başardıklarını ve kekemeliğin geri dönmeme ihtimalinin çok yüksek olduğunu göstermektedir.
6 yaşından sonra yapılan müdahalelerde "geri dönmeme" ihtimali düşüktür. Bu nedenle 6 yaşından sonra yapılan müdahalelerde amaç kekemeliği kontrol etmeyi öğrenmek ve kekemeliğin yarattığı kaygıları yönetebilmektir.
Öncelikli tavsiyem bir dil ve konuşma terapistinden kontrollü konuşma tekniklerini öğrenmenizdir.
Kekelemek sizde uzun zamandır çok büyük stres yaratıyor ve konuşmaktan kaçınma, içine kapanma, depresyon gibi sorunlara da yol açıyorsa sadece dil ve konuşma terapisinin size yetmeyebileceğini bilmelisiniz. Bir psikiyatrist veya klinik psikologdan da destek almanız da gerekebilir. Bazen yara taştan büyüktür.
Bu imkanınız yoksa, kendi başınıza şunları deneyebilirsiniz:
UNUTMAYIN! Aşağıdaki tavsiyeler, pratikte işe yarar ve bilimsel dayanaklara sahip olsalar da, bütünlüklü ve sistematik bir çözüm sağlamayacaktır.
Öncelikle, siz zaten hep kekelemiyorsunuz! Yani kekelemediğiniz zamanlarda yaptığınız veya yapmadığınız şeylerin farkına varmak sorunu çözmese de iyi bir başlangıçtır.
Bilerek kekelemeye çalışabilirsiniz. Ancak bunu başlangıç düzeyi kekemelik gibi, sadece tekrarlarla yapmaya çalışın. Örneğin "Bee-bee-be-nim adım Adem. Kııı-kııı-kııı-kırk altı yaşındayım". Bunu denemek, daha az gerilimli bir konuşma sağlayabilir.
Kekelemeye başlamadan önce sistematik şekilde sergilediğiniz ikincil davranışları (göz kırpma, başı havaya kaldırma, dil şaklatma, derin derin nefes alma vb.) tespit edip bu davranışların konuşmanıza faydası dokunmamakla kalmayıp, konuşmanızı engellediğini fark edin.
Etkili konuşan insanların aynı zamanda yavaş konuştuğunu fark edin. Konuşma hızınızı düşürün. Bunu herhangi bir cep telefonunun ses kaydı uygulamasıyla yapabilirsiniz. Öncelikle bir metni okurken sesinizi kaydedin, sonra ses kaydını 0,75x hızına düşürerek oynatmaya başlayın ve eşzamanlı olarak aynı metni okuyun. Okumada bu hıza alıştıktan sonra, konuşurken bundan biraz daha hızlı ama asla eski hızınızda olmayan bir konuşmaya alışmaya çalışın.
Kekemeliğin konuşma organlarında yaşanan istemsiz ve sistematik kasılmalar olduğunu unutmayın. Sözcüklerin boğazınızda takılıp kalması, tıkanma, boğulma gibi hislerinizin tümü, yukarıda bahsettiğim kekeleme sinyalleriyle, kekemelikle savaşmanızdan kaynaklanır. Sıkılı bir yumruğu daha da sıkarak açamazsınız.
Kekelemeden önce, kaslarınızın geriliminden (veya kendi belirleyeceğiniz bir histen) kekeleyeceğinizi anlamaya çalışın ve konuşma çabasını 1 saniyeliğine tamamen bırakın. İlk başlarda bunu yapmakta, hatta susmakta zorlanacaksınız ve sonrasında yüzde elli ihtimalle yine kekeleyeceksiniz. Ama zamanla tüm bu hedeflerin olumlu yönde geliştiğini göreceksiniz.
Nefes almak gerer, nefes vermek gevşetir. İlla ki nefesle ilgili bir şey yapacaksanız, konuşmaya sessizce nefes vererek başlayın. Bunu her konuşmaya H sesiyle veya fısıldayarak başlamak gibi düşünebilirsiniz.
Akıllı telefonlar ve Bluetooth kulaklıklar ile Delayed Auditory Feedback (DAF) uygulamalarını deneyebilirsiniz. Yerli ve ücretsiz bir DAF uygulamasının linkini burada paylaşıyorum. Kullanımı nispeten kolaydır ve yetişkin kekemelerde, farklı oranlarda da olsa, etkililiği kanıtlanmıştır. DAF, kendi konuşmanızı kulağınıza 0 ile 1 saniye arasında değiştirilebilir oranlarda geç ulaştırarak, kekemeliğin altında yatan nörolojik işlem bozukluklarını deyim yerindeyse "hack"lemenizi sağlar.
Kanıta dayalı, kekemeliğe erken müdahale yöntemlerini ( Lidcombe, Palin, RestartDCM vs ) uygulayan bir dil ve konuşma terapisti ile iletişime geçmek en doğrusu olacaktır. Çocuğunuzun kekemeliği gerçekten başlangıç aşamasında ise ve başlangıcın üzerinden üç ay geçmemişse, iletişime geçtiğiniz terapist muhtemelen çocuğun durumunu uzaktan takip etmeyi tercih edecektir. Aksi takdirde terapistiniz, hangi programın veya yöntemin uygulanacağını, nasıl bir süreç izleneceğini ve program hedeflerinin ne olduğunu açıkladıktan sonra, sizin de onayınızla, terapi sürecine başlayacaktır.
UNUTMAYIN! Aşağıdaki tavsiyeler, pratikte işe yarar ve bilimsel dayanaklara sahip olsalar da, bütünlüklü ve sistematik bir çözüm sağlamayacaktır.
Bir dil ve konuşma terapistine ulaşma imkanınız yoksa ve sadece çocuğunuzun kekelediğini görmezden gelmeyi tercih etmiyorsanız, şu tavsiyeleri deneyebilirsiniz:
Öncelikle çocuğun konuşma yükünü mümkün olduğunca azaltın. Çocuklar konuşmadan da oyun oynayabilirler, kitap dinleyebilirler. Çocuğa "bu ne renk, bu hayvanın adı ne..." gibi yararsız sorular sormak yerine, ne yemek istediği, nereye gitmek istediği gibi gerçek sorular sormakla yetinebilirsiniz.
Çocuğunuzun kekemeliğini görmezden gelmeyi ve kekeleme anlarına tepki vermemeyi deneyin.
Çocuğunuzu özellikle yetişkinlerle çok fazla bir araya getirmemeye çalışın. Yetişkinlerin tavsiye verme, iyilik etme, yaraya parmak basma ihtimalleri çok yüksektir.
Aslına bakarsanız çocuğunuz büyük ihtimalle sözcüklerinin onda birinde dahi kekelemiyordur. Çocuğunuzun 1 sorunlu sözcüğünü eleştirmek yerine, geri kalan 9'unu pekiştirin. Çocuğunuz kısa da olsa bir cümleyi kekelemeden akıcı bir şekilde söylediğinde onun ne kadar güzel konuştuğunu söyleyin.
"Aferin, hiç kekelemedin" ifadesi “Yemeğin altını yakmamışsın, bravo!” ifadesine benzer şekilde, olumluymuş gibi görünse de olumsuz bir ifadedir ve iyi davranışın tekrarlanmasını engeller. Siz sadece "Aferin, çok güzel konuştun" gibi (Yemek çok güzel olmuş, eline sağlık) gerçekten olumlu ifadeleri tercih edin. Kekemeliğin varlığına değil yokluğuna odaklanmak, çocuğun akıcı konuşma deneyimini güçlendirecektir.